Köy Enstitülerinin kuruluşunun 79. Yıl dönümünde, onların aydınlığına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Bu büyük aydınlanma mücadelesinde ilk ateşi yakanlardan, meşaleleri en ücra köylere taşıyanlara kadar, emeği geçen herkesi, Türk devriminin fedakar neferlerini saygıyla anıyoruz. Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü kutlu olsun!
Kepirliyiz, Kepirli aydın Kepirli
Uygarlık yolunda haydi ileri
Yurt ufuklarında destanımız var
Ata’dan, Yücel’den, Tonguç’tan beri
(Yeni Kepirtepe Marşı’nı dinlemek için tıklayınız)
Köy Enstitüleri, Türkiye’nin kendine özgü şartlarında, kendi değerlerimizden doğmuş ve dünyaya da örnek olmuş bir eğitim sistemidir. Enstitülerde “yaparak, yaşayarak, hayata dokunarak” yetişen öğrenciler, kendileri gibi binlerce köy çocuğuna umut oldu. Köy Enstitülü öğretmenler, yalnızca köy çocuklarını değil, “ufukları köylerinin sınırlarından ibaret olan köylümüzü” de aydınlattı. Bu genç öğretmenler, kendi içlerinden çıktıkları köylülerle diyalog kurmakta zorlanmadığı gibi enstitülerde edindikleri bilgilerle, geleneksel olanla modern olanı birleştirdi.
Köy Enstitüleri, bazen bozkırın ortasında, bazen “kepir” bir toprakta, bazen bir dağ başında yükselen bir uygarlıktı. Köy Enstitüleri, Türkiye’nin yeni yeni ayağa kalktığı bir dönemde yoksul halkı yalnızca kuru ekmekle değil, kitapla, müzikle, sanatla, akılla, bilimle, hukukla, demokrasiyle, uygarlıkla buluşturma adımıydı. Atatürk devrimlerini, çağdaş Türkiye idealini, Anadolu’nun kuş uçmaz, kervan göçmez köylerine götürme kararlılığıydı Köy Enstitüleri…
Köy Enstitüleri, toprak mülkiyeti ve üretim ilişkilerinde feodal yapının egemen olduğu toplumsal yapıya karşı, toprağın üreticinin yani köylünün eline geçmesi ve üretimin köylü aracılığıyla çağa uygun hale getirilmesi için eğitim sistemini düzenlemiştir. Toplumda böyle köklü bir devrimi amaçlayan Köy Enstitüleri, ne yazık ki çok da uzun ömürlü olamadan karanlığa boğuldu. Ancak isimleri yok olsa bile toprağa attıkları fikir tohumları yeşermeye devam etti. Bu okullardan yetişen öğretmenler, ömürlerini, kendileri gibi aydın bireyler yetiştirmeye adadılar. Dahası, bağrından çıktığımız Kepirtepe gibi, Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra, hatta bugün bile o kültürü yaşatan, o ruha sahip çıkan okullar oldu. Bugün burada bulunmamız bile bunun en büyük kanıtıdır.
Köy Enstitülerinin kuruluşunun 79. yılının kutlandığı 2019 yılı, biz Kepirtepeliler için daha büyük bir anlam ifade ediyor. Bu yıl, Kepirtepe’nin, 1938 yılında Edirne – Karaağaç’ta “Eğitmen Kursu ve Köy Öğretmen Okulu” olarak kuruluşunun 81. yılını kutluyoruz. Bugün Anadolu lisesi olan Kepirtepe; mezunlarının arasındaki güçlü bağlar sayesinde Köy Enstitüsü kültürünü, aydınlanma idealini, cumhuriyet değerlerini ilk mezunundan, bu yıl okula yeni başlayan son öğrencisine kadar taşımıştır. Bununla gurur duyuyoruz ve Kepirtepeliler Eğitim Vakfı olarak Köy Enstitüleri ruhunu hep canlı tutmaya çalışıyoruz.
Kepirtepe; Köy Enstitüsü döneminden bugüne kadar, bölgesinin önde gelen okullarından biri olmayı da sürdürmüştür. Millî Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı “100 Tarihi Lise” arasında yer alan okulumuz, gerek üniversiteye yerleşme başarısıyla, gerekse de kültürel ve sportif faaliyetlerle adından söz ettirmektedir. Bu noktada 81 yıl boyunca bu köklü kurumu ayakta tutan öğretmenlerimize, idarecilerimize ve Kepirtepe’de okumuş herkese teşekkürü borç biliriz.
Günümüzde Kepirtepe Anadolu Lisesi, Kepirtepe Köy Enstitüsü yerleşkesinin tam karşısında bulunan alanda bulunmaktadır. Restore edilen eski ana binamız, bir sembol olarak halen dimdik ayakta durmaktadır. Fakat bu binaların, tarihsel işlevlerini yerine getirecek biçimde eğitim amacıyla kullanılmasını istiyoruz. Bu binalarla birlikte, binaları elleriyle inşa eden Kepirtepeli öğrencilerin anılarının ve bu binalara ruh veren düşüncelerin de gelecek kuşaklara kalmasını arzu ediyoruz.
Bizler, Kepirtepeliler Eğitim Vakfı olarak, özelde Kepirtepe, genelde cumhuriyet değerleri için çalışmayı görev biliyoruz. Kepirtepe’nin üzerinde yükseldiği imece kültürünü, çağdaş değerleri, sanatla zenginleşen düşünce dünyasını gelecek kuşaklara aktarmak için 23 yıldır çalışıyoruz. Eğitim tarihimize damga vuran Kepirtepe’nin mensupları olarak, Kepirtepe’ye ilk tuğlayı koyanların izinde, aynı inanç ve heyecanla yeniden bir okul kurmayı da hedefliyoruz. Vakıf olarak Atatürk devrimlerine gönül vermiş tüm yurttaşlarımızın desteklerini bekliyoruz.
Bu vesileyle Köy Enstitüsü meşalesini yakan Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’u da minnetle anıyoruz.
Selahaddin Gül
Kepirtepeliler Eğitim Vakfı Başkanı
Köy Enstitüleri Üzerine
Köy Enstitüleri hakkında en doyurucu ve kapsamlı araştırmaları yapan Kanadalı eğitim bilimci Fay Kirby’nin Türkiye’de Köy Enstitüleri adlı kitabında “Köy Enstitüleri hiçbir yerden kopya edilmemiştir, tümüyle ulusaldır. Köy Enstitülerinin hiçbir yabancı düşünceye dayanmamaktadır, özgündür” diyerek, bir eğitim hareketi olarak Köy Enstitülerinin toplumsal gelişim ve değişim sürecini hızlandırmadaki etkinliğini, evrensel boyutlarını ve dünya ölçüsündeki değerini vurgulamaktadır. 17 Nisan 1940 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan, Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişiminde belirleyici bir rol oynayan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 79. yılı, bu önemli kurumların değeri daha iyi anlışılarak kutlanıyor.
Eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla 1936’ta Saffet Arıkan’ın vekilliği döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulamasına başlanır. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığı’nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği’nde yetiştirilerek köylere gönderilir. Amaç, köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmektir. İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılır. Kırsal kesime yönelik bu eğitim uygulaması hiç şüphesiz daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun koşullar yaratmış ve Köy Enstitülerine geçişi kolaylaştırmıştır. Hasan Ali Yücel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmasında enstitülerin özelliğini ve daha önceki kuruluşlardan farklılığını vurgular: “Biz bu müesseselere köy öğretmen okulu demedik. Çünkü evvelce bu isimde müesseseler vardı. Bunları ona bağlamak istemedik. Bunlar yepyeni şeylerdir.”
Köy Enstitüleri, 1930’lu yıllarda Türkiye nüfusunun yüzde 80’inin köyde yaşadığı, ülke nüfusunun yüzde 85’inin okuma yazma bilmediği bir ortamda, çağdaş köy kalkınma modeline uygun olarak yapılandırılan ve birçok ülkeye örnek olabilecek, üretime yönelik öğrenimi temel alan, “Eğitim üretim içindedir” şiarını ilke edinmiş eğitim kurumları olarak bilinmektedir. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda gerekli insan gücünü yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuş, öğretmen yetiştirme sistemine yaptığı somut katkılar, aradan 79 yıl geçmiş olmasına rağmen unutulmamıştır.
Eğitim biliminin temel ilkesi olan karma eğitim sistemine dayanan Köy Enstitülerinde okutulan derslerin %50’si kültür, %25’i tarım, %25’i de teknik derslerden oluşmuş ve öğretim süresi beş yıl olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin ilk üç yıllık başarı düzeylerine bakılarak en başarılılar öğretmenlik mesleğine, diğerleri ise köy hizmetlerine yönlendirilmiştir. Okullar aynı zamanda tarım işlikleri ve sağlık ocakları olarak toplumsal işlevler görmüş, çeşitli tohum ve tarım araçlarının ilk denemeleri Köy Enstitüleri gibi eğitim kurumlarında yapılmıştır.
Köy Enstitüleri sadece öğretmenleri çok yönlü olarak yetiştiren kurumlar olmakla kalmamış, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren, çevrenin ve toplumun kalkınmasını ilke edinmiş kurumlar olarak önemli işlevler görmüştür. Bu anlamda Köy Enstitülerin eğitim sistemi ve toplumsal kalkınma açısından yerine getirdiği tarihsel rolün önemi tartışılmazdır. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak, bu alanlarda gerekli insan gücünü yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuştur.
Köy Enstitüleri, çok sayıda öğretmen ve eğitmen yetiştirmenin, o dönemin zor koşullarında köy çocuklarına öğrenim olanağı sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin bilimsel ve kültürel yaşamına damgasını vuran “köy kökenli aydın kuşağı” yaratmış ve bütün eleştirilere, siyasi baskılara ve karalama kampanyalarına rağmen eğitim sistemimizde olumlu anlamda kalıcı izler bırakmıştır.
Köy Enstitülerinin en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye’sinin bir türlü kurtulamadığı eleştirmeyen, sorgulamayan, ezbere dayalı ve sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmayı hedeflemiş olmasıdır. Köy Enstitülerinin kuruluşunun üzerinden 77 yıl geçmiş olmasına, bilim ve teknolojide bu kadar gelişme yaşanmasına rağmen, o dönemin zor koşullarındaki eğitimin niteliği ile günümüz arasında çok büyük farklar olması düşündürücüdür.
Köy Enstitülerinde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün ortak katkı ve onayıyla alınmıştır. Bugün eğitim politikalarının, siyasi iktidarların siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda “tek merkezden” ve tüm topluma yönelik açık bir dayatma olarak gündeme getirildiği ve uygulandığı dikkate alındığında, Türkiye’de eğitim sisteminin yıllardır neden büyük sorunlarla karşı karşıya olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin sistem üzerinde kurdukları psikolojik etkinin sonucu Köy Enstitüleri soğuk savaş politikalarına kurban edilip kısa süre içinde kapatılarak tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır. Köy Enstitülerinin kapatılmasını takip eden süreçte, özellikle 1950’li yıllarda ülkenin aydınlık geleceğinin alt yapısını oluşturabilecek olan bu önemli eğitim projesi önce yatılı öğretmen okullarına, ardından yatılı okullara, sonra da normal lise eğitimine yayılarak zaman içinde etkisizleştirilmiştir.
Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitülerinin kapatılmasına neden olan zihniyetin yattığı açıktır. Köy Enstitülerinin kapatılması, Türkiye’nin modern, bilimsel değerlerle buluşması ve aydınlanma sürecinin ciddi anlamda kesintiye uğraması anlamına gelmiştir. Bu durum sadece eğitim sisteminin değil, ülke demokrasisinin de telafisi mümkün olmayan yaralar almasına neden olmuştur.
Geçmişte Köy Enstitülerini kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışanlar, bugün laik bilimsel eğitimin temellerini zedeleyerek eğitim sistemini kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istemektedir.
Kepirtepeliler Eğitim Vakfı olarak, Köy enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine ve cumhuriyet değerlerine sahip çıkıyor; bilimsel ve eleştiren eğitim felsefesinin benimsenerek tüm eğitim kurumlarında uygulanması mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Köy enstitüleri hakkında daha fazla okuma yapmak için tıklayınız.